Tutsaklıkla Tanışmak vs. Tutsak Olmak

Belen Yıldırım DMAD için yazıyor 07/07/2020

Aylardır yaşam şeklimiz akıl almaz biçimde değişti. Rakamların yeniden yükselmesi ihtimali stresimizi arttırmaya yetiyor. Peki, yeniden eve kapanma fikri size neler hissetirecek?
Zorlu günlerin stresinden bunaldınız.
Bu yaz tatilinizde farklı şeyler denemek istiyorsunuz. 
Çünkü tutsaklık canınıza tak etti!
Türkiye denizlerinde 13 farklı tür deniz memelisi bulunuyor. Bu türlerin denizlerimizdeki popülasyonları güncel araştırma konularının başında geliyor ve hala yeterince bilgi sahibi değiliz. Yine Türkiye’de, 2019 yılı rakamlarına göre 11 yunus parkı var. Bu yunus parklarında 75 yunus, 51 fok, 6 mors ve 4 beluga bulunuyor. Hikayeleri genellikle deniz aşırı ülkelerden özellikle Asya ülkeleri, Rusya, Meksika gibi ülkelerde tuzağa düşürülmeleri ile başlıyor. Dünya genelinde afalinalar, foklar, belugalar, morslar ve sevsek mi, korksak mı bilemediğimiz katil balinalar özellikle tercih ediliyorlar. Çünkü en popüler ve karizmatik olanlar onlar.

İlk tutsak düştükleri anda, genellikle eğitmenleriyle de tanışıyorlar. Gösteri endüstrisinin, rockstarların lüks otobüslerini bilir misiniz? İşte okyanuslardan koparılan bu muazzam varlıkların, tutsak düştüklerinde onlara ne faydası olacağını bilmediğimiz özel uçakları var. Özel tank içerisinde, Türkiye’ye getiriliyorlar ve sizlerde tatillerinizde, özel günlerinizde bir bilet karşılığı tutsaklıkla tanışabiliyorsunuz.

Tutsaklıkla tanışmak ve tutsak olmak bu yazıda, anlaşılacağı gibi birbirinden farklı anlamlar ifade ediyor. Lütfen karıştırmayalım!

Uçsuz bucaksız denizlerde doğan, büyüyen, göç eden, sürü olmanın avantajıyla, birlikte avlanan ve yavru büyüten canlılar; insana fayda sağlasınlar diye adapte olduğu iklimden çok uzaklara getiriliyor. Absürt insan talepleri ve zorlamalarına maruz kalıyorlar. Mesela bir morsun, Arktik Okyanus’u kıyılarında yaşarken, saksafon çalmak gibi bir isteği oluyor mudur? Afalinalar… Belki gerçekten hep kabullendiğimiz gibi zeki ve oyuncu canlılardır. Peki, kıyıya karınları üzerinde çıkmak, suyun yüzeyinde kuyrukları üzerinde geriye yüzmek, çemberden geçmek onlar için arzulanan hedefler midir?

Bu hikaye nasıl başladı ve nasıl oluyor da vahşi hayvanlar böylesine ehlileştiriliyor?

Deniz memelilerinin eğlence için tutsaklığı, 1860’lara dayanıyor. İlk yunus parkı 1938 yılında açılıyor. 1960’lar itibariyle yunus parklarının popülaritesi karşı konulamaz şekilde artıyor ve bugünkü yapılar kurulmaya başlanıyor ve sergilenen türler çeşitleniyor. Yunus parkları, öncelikle gelişmiş ülkelerde olmak üzere bugün hala varlıklarını sürdürmektedir. Bazı ülkeler etik kuralları tartışıyor ve diğerleri ise kademeli olarak yunus parklarının kapatılmasına çabalıyor. 2019, Hayvanları Koruma Günü’nde Türkiye’nin ilk Hayvan Hakları Koruma Komisyonu hazırladığı raporla, kanunda değişiklik önerisinde bulundu. Ancak konu meclisin yoğun çalışması gerekçesiyle henüz netleşmedi. Hayvan hakları derneklerinin ısrarlı çalışmalarının sonuç vermesi, bizim gibi pek çok çevrenin öncelikli arzusu.

2013 yılında çekilen Blackfish belgeselini izlemediyseniz, bu yaz bitmeden kesinlikle izleyin! Blackfish ve deniz memelilerinin yunus parklarında tutsaklığını anlatan daha nice belgeselde görüleceği gibi tutsaklığın ağır bir bedeli var. Türlerin her birinde görülebilen deri lezyonları, aynı havuzda barındırılan bireylerin birbirlerine uyguladığı şiddetle oluşabilen yaralar, havuzun mermer duvarları ile sesin sürekli yankılanması ve bu yetkinin susması için kendi seslerini susturmaları, sessizliklerinin bir sonucu olarak; yönlerini bulamayıp sürekli havuz duvarlarına çarpmaları ile oluşan burun ve vücut yaraları, eğitim amacıyla aç bırakılma ve dayak, diyetlerinin tamamen değiştirilmesi ve ölü balıkla besleme gibi tekrar doğal hayata geri dönme şansı bırakılmayan uygulamalara maruz kalıyorlar. Bunun yanı sıra, daha önce farklı örneklerde yaşandığı ve hayvan hakları savunucularının araştırmaları ile ispatlandığı gibi, eğitmenlere zarar vermemeleri için dişleri çekilebiliyor. Gösteri süreleri dışında harekete imkan tanımayan tanklarda tutulabiliyorlar. 

Tüm bunlara karşın, yunus parkları ne yazık ki kapatılma kararı kolayca verilen yerlerden değil. Turizme sağladıkları kısa soluklu finansal kazanç, yasa koyucuların radikal kararlar almasının önüne geçiyor. Diğer yandan uzun yıllar beslenme alışkanlıkları, doğada karşılaştıkları zorluklar ve yaşamsal alışkanlıklarından tamamen soyutlanan canlıların tekrar denize adaptasyonu zorlu ve pahalı bir süreç. Üstelik suni döllenme yöntemiyle parklarda doğan ve denizi tanımayan bireyler söz konusu. Onların vahşi doğadaki akıbeti ise tamamen bir bilmeceye dönüşüyor… 

Türkiye’de 2011 yılında, Kaş’ta bölge halkının yoğun itiraz ve kampanyaları sonucu kapatılan bir yunus parkının iki üyesi: Tom ve Mişa..
2006 yılında Ege sularında yakalandıkları biliniyor ve bütün bilgi bundan ibaret. Parkın, halkın ısrarlı takibi ile kapatılmasının ardından, tutsak oldukları havuzdan alınıp, doğal hayatı hatırlamaları için yirmi ay sürecek uzun bir rehabilitasyon sürecine tabi tutulurlar. İki bireyin tamamlanan rehabilitasyonun bedeli ise milyon dolardı. Şanslılardı, çünkü onlara yardım edecek İngiltere merkezli bir organizasyon, Gökova Körfezi’nde sürdürülecek rehabilitasyonu üstlenmişti (1).
 
Bugün artık 1960’lara kıyasla deniz memelileri hakkında çok daha fazla şey biliyoruz. Ekolokasyon sayesinde derin sularda yönünü ve avını bulabilen, büyük beyinli canlıların tutsaklık altında tıpkı bizim gibi depresyona girdiğini; kendisine ve çevresine zarar verebileceğini yunus parklarında yaşanan kötü olaylarla öğrendik (2). Sürü olarak strateji geliştiren, yavru büyüten, avlanan, pek çok türe kıyasla karmaşık kavramları öğrenebilen canlılar olduklarını doğal alanlarında yürütülen arazi çalışmaları da göstermekte (3).

2020 yılı itibariyle, bilimsel kanıtlar yunus parklarının veya tutsaklığa yönelik herhangi bir hayvanat bahçesinin eğitim veya terapiye hizmet etmediğini sadece “insani zevklerimize” hizmet ettiğini gösteriyor. Nesli tehlike altındaki türlerin bu şekilde gösteri endüstrisinin birer ürününe dönüşmesi endişe verici. Doğal hayatlarını tahrip ettiğimiz deniz memelileri veyahut başka tutsak türler ekolojik olarak bulundukları yerde akıl almaz görevler yürütüyorlar. Doğal denge onların salt yaşamasıyla değil, doğru yerde, doğru doğal ortamda yaşamasıyla mümkün olabiliyor. 

Pandemi hepimiz için türlü bahaneler yaratmalı. Mesela hayatı doğadan taraf dönüştürmek gibi… Unutmamalıyız, kendi ellerimizle inşa ettiğimiz konforlu evlerimizdeki tutsaklık bile elimizdeki bütün teknolojiye rağmen zorlayıcıydı ve bizler tutsaklıkla sadece tanıştık!

Referanslar:

  1.  “Gösteri Bitti: Türkiye’de uzun yıllar esaret altında tutulan iki gösteri yunusu doğaya alındı. Sıra dünya genelinde eğlence için tutsak edilen binlerce yunusta. National Geographic, Haziran 2015.
  2. Tilikium
  3. Denise Herzing, Yunus dilini öğrenebilir miyiz?, TED2013. Erişilebilir: https://www.ted.com/talks/denise_herzing_could_we_speak_the_language_of_dolphins?language=tr#t-861943
  4. Yunus parklarına dair detaylı bilgi edinmek ve Türkiye’deki güncel bilgilere erişmek isterseniz, Yunuslara Özgürlük Platformu internet sayfasını ziyaret edebilirsiniz. www.yunuslaraözgürlük.com